10 Eylül 2010 Cuma

ev

Ev değişmeyen bir yer. Yani ölüm vb. gibi olaylar olmadıkça da öyle kalacağına inanıyorum. Herşey herkes bıraktığın yerde. Gülme sebepleri, kavga sebepleri herşey aynı. İlginç bi hoşluğu da var sanırım bu durumun yani sen başka coğrafyalardeyken birşeylerin hiç değişmeyeceğini bildiğin bir yerlerin olması. Ama bir yandan da sıkıcı maalesef. Kısa süreli ziyaretlerin kafi geleceği kadar. Yine de iyi bişi dostları görmek aileyle meyve soyma ritüellerine girmek.

Uzun bir aradan sonra üşüdüm lan bugün. Öyle mecazen falan değil len göt donması bildiğin. A tribute to the ex english teacher modunda geçen bi buluşma tertip ettiydik bugün. Sohbet muhabbet falan güzelde, akşam olunca bi titreme, bir "olm hava soğudu gibi lan"lar... İyi de oldu aslında. Lazımdı bünyeye böyle bişi.

Evvel ki akşam deli dürtmüş modunda gece 1 de yapılan halı saha maçı akabinde bünyede çatırdamalar vardı. Lise zamanında tığ gibi olan güruhun bağlayan göbekleri ve devasalaşmış kaba etleri arasında oynanan mücadelede kazanan çıkmadı. Yani olsa olsa 0,12 gram falan kaybetmişizdir ki gerek de yokmuş yani. Ama oynamış bulunduk işte.

Bitmeyen bayram ziyaretleri esnasında bişi farkettim. Ziyaret esnasında eve gelen kişiler bilmedik tanımadık şeylerden bahsederlerken sesi iyice kısılmış olmasına rağmen tvdeki herşey ilgimi çekiyor, hoşuma gidiyor. Misal bugün sevgili komşularımızın ziyareti esnasında trt 1 de yayınlanan "Yerden Yüksek" dizisi. Acaip ilgimi çekti. Sıdıka'mı gördüm ziyadesiyle yaşlanmış olarak. Yeditepe istanbul daki Ömeri gördüm pek değişmemiş olarak. Güzeldi diyaloglar falan. Komşumuzun anlattıkları konusunda pek bi fikrim yok.

Sanırım baymaya başladı ufaktan. Yani herşey iyi hoş ama işte yetti gibi. Sevdicek özleminin de etkisiyle bünyede çok bunalmalar ve yer yer sağanak sıkılmalar baş göstermeye başladı. Geri sayımda yatçaz kalkçaz, yatçaz kalkçaz sınırına ulaştık sanırım. güzel bişi. kendisi gibi.

İyi geceler.

7 Eylül 2010 Salı

gidelim

Uzaklaşmak çoğu zaman güzel bir hissiyat. yani bi yerle alakalı bütün antin kuntin işleri orada bırakıp gitmek. zaten insan tabiatı olarak kaçmayı seviyoruz ne dersek diyelim. kaçacak bi yerimiz olmadığını kendimizi kandırdığımızı büyüdükçe anlıyoruz gerçi ama çok bu farkındalık çok da etkili olmuyor.

Askerlikle ilgili halledilmesi gereken en sikindirik işin bile övündükleri mantıksız sistemin anlamsız bürokrasisi nedeniyle halledilemediği, işyerinin fena halde baydığı, sevdiceğin fena halde özlendiği bi haftanın akabinde bayramda aile saadeti yaşamak üzere yol alacağım. eski dostları görmek de iyi gelebilir sanırım. tebdil-i mekandaki ferahı arayacağım pazartesine kadar. kişilerin mekanlara kattığı önem ve değeri uygulamalı bir şekilde gördüm trajikomik bir şekilde sevdiceğin uzaklara gitmesiyle. quantum fiziğindeki uzay zaman gerçekliğinin yanı sıra kişi ve mekan gerçekliğide göz ardı edilmemeli canlar. zira iki arasındaki bağıntı pek çok şeyi anlamlı veya anlamsız kılabilecek boyutta.

Tarkan insanının diskografisindeki kilometretaşlarından biri olan dön bebeğim adlı şarkıyla bezenmiş bi gün oldu diyebiliriz bugün için. sebebinin tam anlayamadığım bir şekilde ( yalan ) bu şarkı dolandı dilime hatta şu an bile kendisiyle cebelleşmekteyim gayet gönüllü bir şekilde.

Ayrıca insanlarla gelecek bayramdan mütevellit bayramlaşmanın hazzına da vardım bugün. mutlu mesut bir şekilde insanlara güzel dilekler iletmenin güzel bişi olduğunu bir kez daha anladım. insanoğluna karşı umudumun tükenmemesinin bi sebebi de sanırım bu bayramlar ve anlamadığım bi şekilde getirdiği naiflik sanırım.

Öyle ya da böyle bitti bugün de yarın yollar beni bekler. özlediklerim, özleyenlerim kalbimde gidip geleceğim ( geldikten sonrası için yapılmış huzurlu planlarla birlikte ). ben yolları hep sen bekliyorsun diye severim özlersen dönerim diyen fd insanının sözüyle de giderim canlar. iyi geceler. iyi bayramlar.

1 Eylül 2010 Çarşamba

yağmur, gece

            Antalya'ya uzun bir aradan sonra yağmur yağdı. Bir yağmur bu kadar güzel olabilir. Sabah yağıp anca camdan saçma mutlu gözlerle izlenebilen muadiline inat, deniz kokulu, toprak kokulu, gece kokulu dökülen, akabinde ıslanılan güzel yağmur... Olm çok ilginç aslında bi doğa olayı bi insan evladını mutlu edebilmekte yani o kadar tırt yaratıklarız bi yerde :) tene sevdicekle aynı anda temas eden yağmur kadar mutlu edebilitesi olan herhangi bi nesne ya da bi eylem bilen, tanıyan bi insan evladı varsa söylesin çünkü benim çok da uzun sayılmayan hayatımda bünyeme bu kadar endorfin, serotonin etc. nüfuz ettiren başka bi olay yok maalesef. Bulutlarla ağarmış gökyüzünde tek tük yıldız bulup adlandırma eylemini güzel hale getirebilen süper bi olay bu yağmur + sevdicek kombinasyonu.

             Aslında sıkıcı, boğucu bir gündü. Kurun ilk günü olması sebebiyle envayi çeşit gariplik ve saçmalıkla bezeli zaman dilimi olarak geçmekteydi. Geçti de nitekim. askerlik şubesine rapor götürmek, sınıf açıp kapamak, etc. gibi işlerle cebelleşirken günü güzelleştirebilecek yegane insan evladının senaryoya müdahil olmasıyla bi nebze düzeldi bu cebelleşme süreci. Askerlik demişken bu konunun ne kadar canımı sıktığından da bahsetmeden geçemeyeceğim sanırım. yeni genelkurmay başkanımızın sanki mınakoduğumunun memleketinin heryerinden eşitlik fışkırırmışcasına yaptığı askerlikte eşitlik açıklamalarının akabinde bünyeyi basan eşten, dosttan, sevdicekten, ayrılma hissiyatının tarifi olunamaz sanırım. Zira konuştuğum yerimden patlayacak gibiyim. Şanlı ordumuzun eğitimli çay taşıyıcılarına olan ihtiyacını karşılamak için, hayatımın sevdiklerimle süper bi şekilde geçirebileceğim önemli bi kısmını kendilerine hediye etme fikri bünyeyi fena halde bunaltmakta, özellikle minik sıcak bi elin sıkıca tutulduğu yağmurlu güzel gecelerde...

          Bir eldeki mevcut umutlarla, öteki eldeki kayıp giden yıldızların yarattığı garip boşluğu dolduran güzel sevdicekle gidilen, içinde güzel, naif umutlar beslenen evin muhabbetiyle noktalanan, saçma ve sıkıcı geçecek ilk akşamda özlenecek güzel bir geceydi. İşbu postta geçen tüm şahısları sevdiğimi ama birini ayrı sevdiğimi belirterek gidiyorum. Bu gece Turgut Uyar'la veda edelim. İyi geceler.


 Ses
 Seni sonsuz biçimde buldum o biçimi almıştın
sandviçlerle, kötü şehirle, terle başbaşa kalmıştın
yürüdü üstüne herkesin neonu, herkesin babaannesi
herkesin en eski olan kökü, en eski hanesi
yeşili bozup suya çevirdin, akşamı sonsuz uzattın
ne buldunsa o akşama uygun, ne buldunsa ona kattın
sen bir atmacanın en uzun çığlığısın, her türlü gökte
göğü büyüttün, otobüsleri aldın, şehirleri ufalttın
seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun
gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
ruhum, ateş yüreğim, kokum birlikte öyle.
T. Uyar