27 Ağustos 2010 Cuma

hüzün, umut, vantilatör

          Birinin gözünde hüzün görmek karışık bi duygu be canlar. Oldum olası en aciz hissettiğim karşı hissiyatlardan biridir. Yani severim hüznü kendimce bünyeyi ayakta tutan güzel bi hissiyattır bi yerde ama önemsenen bi insanın yüzündeki o hüzne karşı yapacak birşey bulamıyorum ki o kadar da birşeyler yapmak istiyorken. Öyle ki şu güzide hayatımda sırf gördüğüm hüzünler yüzünden hatrı sayılır derece de maymunlaşmışımdır elimde olamadan. Bugün de olasım geldi sırf birileri gülümsesin diye.

          Herneyse hafta bitti lan şaka maka. İttirilmiş bi eğlence sekansının ardından boxerımla evde ayrıyeten huzurluyum. Geçen haftaya nazaran daha plansız bi haftasonu arefesinde her an hayatı güzelleştirebilme yetisi olan arkadaşlarla! hayat güzelleştirme ve normalleştirme operasyonları yapabilme hakkımı saklı tutuyorum bu hafta sonunda. öyle çok hatırlanacak egzantirik bir hafta değildi. Nev-i şahıslarına münhasır ilginç insanlar yok değildi. Allahtan artık bağışıklık sistemi kendilerine mekanizma geliştirdi. Yaşamakta olduğum coğrafya hala ecnebi genital bölgesi kıvamında yanmakta. Vantilatörümün dili olsa da konuşsa (ki arada hava şartlarından dolayı sıcak üflemesi sebebiyle don kişota bağlayıp dalasım gelse de kendisine saygı duyuyorum bu yaz ki çabalarına plastik pervanesiyle).

        Güzel saf umutlar da gördüm len bu hafta. hiç birşeyi o kadar istememiş güzel bir arkadaşımın "o kadar" istediği şey için yukardakiyle olan hukuğumu kullanmayı bile düşündüm. Bilindiği üzre iyidir aram kendisiyle (bu cümle üstüne bir an duyulan popoyla gülme sesleri falan). İnsanların istediği şeyler olsun be canlar yitik, kırık kalmasın kimsenin içinde yürekten istedikleri. Olsun öyle ya da böyle.

        Postun sonunda ilk paragraftan ötürü fon olarak dinlenmesi gereken şarkıyı da vereyim ki içimde kalmasın, eksik olmasın. İyi geceler canlar.

http://fizy.com/#s/1aisc1

1 yorum: